Türkçesi Varken -D-
damping : İngilizce dumping (indirme, düşürme, tenzilât). Ekonomi terimi olarak damping, "indirim (tenzilât) ve ucuzluk" kavramlarından daha kapsamlı bir fiyat düşürmeyi anlatmaktadır. Bu anlam için teklif ettiğimiz karşılık: düşürüm. Örnek: Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Almanlar düşürüm yaparak, çelik ürünlerini İngilizlere, Alman müşterilerden iki kat ucuza sattılar.
dansing : İngilizce dancing. Türkçe Sözlük'tc "dans etmek için gidilen halka açık yer" şeklinde tanımlanan bu kelime için Kurulumuz, danslık karşılığını teklif etmektedir. Örnek: Çeşme 'nin Ayayorgi Koyu 'nda kurulan Fly Inn, beş bin kişilik danslığıyla gençlerin sevdiği bir mekân.
dart : İngilizce dart. Türkçede "saat tahtası adı verilen bir hedefe belirli bir uzaklıktan küçük oklarla nişan alarak isabetli vuruş yapmaya dayanan eğlence amaçlı bir oyun" anlamında kullanılmaktadır. Kurulumuz, oyun adı olarak oklama, bu oyunda kullanılan hedef tahtası için de oklama tahtası karşılıklarını önermektedir. Örnekler: Biraz ileride iki kişi oklama oynuyor. Oklama tahtasının üzerinde çeşitli resimler göze çarpıyor.
dead line : İngilizce. "Herhangi bir şeyin yapılması veya tamamlanması için en son zaman" anlamında kullanılan bu terime karşılık olarak teklif ettiğimiz kelimeler: süre sonu, zaman sınırı. Örnek: Kitapların ciltlenmiş olarak teslimi için tespit edilen süre sonu (zaman sınırı), 31 Aralık 1994'tür.
dealer : Bu söz de İngilizceden dilimize geçmiştir. Dealing örneğine bakarak bu kelimeye de Kurulumuz satımcı karşılığını önermiştir. Örnekler: Tahtakale bilmecesini çözmek için bir satımcı ile ahbaplık kuruyorum. Merkez Bankasının satımcıları telefona sarılmışlardı.
dealing : İngilizce olan bu kelime "iş, alışveriş, muamele" anlamlarına gelir. Bir bankacılık terimi olarak "para piyasalarında alım satım yapma işi" anlamındadır. Kurulumuz bu söz için satım sözünü önermektedir.
dealing room : İngilizceden Türkçeye geçen bu sözün dealing kısmı daha önce ele alınmıştı. Kurulumuz, bu kelime için satış odası veya satış işlem odası karşılıklarını önermektedir. Örnek: Fon Yönetimi Müdürlüğüne bağlı olarak hizmet veren satış işlem odası banka şubeleriyle en çok haberleşen birimdir.
deep-freeze : İngilizce deep freeze. "Bozulma ihtimali olabilecek yiyecekleri çok düşük derecelerde dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan bir tür buzdolabı" anlamında dilimize geçen bu söz için Kurulumuz, derin dondurucu sözünün uygun bir karşılık olduğuna karar vermiştir. Örnek: Hazırladığım köfteleri ihtiyaca göre derin dondurucudan çıkarıp çıkarıp pişiriyorum.
de fakto : Lâtince de facto (bilfiil, fiilen). "Hukukî tanınmadan önceki fiilî tanınma, fiilî durum" anlamında kullanılan bu terim için teklif ettiğimiz karşılıklar: edimli, edimli olarak. Örnek: Kuzey Irak'ta edimli bir durum olduğu ileri sürülmektedir.
defans : Fransızca defense (savunma). Savunma kelimesi dilimize yerleşmiş güzel bir Türkçe kelimedir. Sporda da defansın yerini alması dileğimizdir. Örnek: Savunmaya çekilen takım, anî akınlarla sonuç almayı başardı.
defansif : Karşılığı: savunmaya dayalı. Örnek: Ev sahibi takım savunmaya dayalı bir oyun çıkardı.
deflâsyon : Fransızca deflation (para durgunluğu, para darlığı; piyasada bulunan para miktarının azaltılması, para şişkinliğinin giderilmesi). Bu söz için Kurulumuz durgunluk ve para kısıtlaması kelimelerini önermiştir. Örnekler: Para kısıtlamasına fiyatları sabit tutmak veya düşürmek için başvurulur. Durgunluk, tedavüldeki paranın azaltılması, ekonomik daralma ve satın alma gücünün artmasıdır.
deflâtör : Teklifimiz: para kısıtlayıcı veya doğrudan kısıtlayıcı. Örnek: Para kısıtlayıcı rakamlara bakıldığında öngörülen vergi hedeflerinin biraz iyimser olduğu göze çarpıyor.
dejenerasyon : Fransızca degeneration. "Soysuzlaşma, soyunun özelliklerini kaybetme" anlamlarında dilimizde kullanılan bu söz için Kurulumuz, yozlaşma kelimesinin uygun bir karşılık olduğu görüşündedir. Buna bağlı olarak dilimizde kullanılan dejenere için yozlaşmış, dejenere etmek için yozlaştırmak, dejenere olmak, dejenerasyona uğramak içinse yozlaşmak sözleri rahatlıkla kullanılabilir. Örnek: Yüzyıllar boyunca gittikçe yozlaşan ve millî olmaktan uzaklaşan değerlerimiz, artık özüne, aslına kavuşmalıdır.
deklârasyon : Fransızca declaration. "Bildirme, duyurma, ilân etme" anlamında Türkçede kullanılan bu söz, "kamuoyuna yapılan açıklama, bildiri" anlamıyla da geçmektedir. Bu söz için Kurulumuzun önerdiği karşılık bildirge'dir. Deklârasyon sözü yanında aynı kökten deklâre etmek ve deklâre edilmek kelimeleri de bulunmaktadır. Bunlardan deklâre etmek için bildirmek, açıklamak, deklâre edilmek için bildirilmek, açıklanmak fiilleri kullanılmalıdır. Örnekler: Gazete, bundan bir ay önce yayımladığı bildirgede, bundan böyle doğru haber vereceğini, kavgalardan uzak kalacağını ilân etti. Bu husus, yetkili kimselerin ağızlarından resmen bildirilmedi. Hükümet, bütün tedbirleri içeren orta ve uzun vadeli yeni bir paket ile kamuoyu önüne çıkmalı, neyi ne zaman yapacağını bildirmeli.
dekoder : Fransızca decodeur. "Şifre çözücü" anlamındaki bu kelime için Kurulumuz, çözücü kelimesinin uygun bir karşılık olduğu kararma varmıştır. Örnek: Çözücülerinizi Karum 'daki Bosch bayiinden alabilirsiniz.
dekolte : Fransızcadan dilimize geçen decollete kelimesi Türkçe Sözlük'te, "1. Kollarının, göğüs ve sırtının bir kısmı açık kadın giysisi. 2. Açık." şeklinde anlamlandırılmıştır. Kurulumuz bu söz için açık veya açık giysi kelimelerinin uygun birer karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Baloda türbanlı hanımların yanı sıra açık giysili hanımlar da vardı.
dekont : Fransızca decompte. Dilimizde sık kullanılan bu söz, "ödenmiş veya ödenecek olan hesapların dökümü, kapatılan bir hesaptan yapılacak indirme" anlamlarında geçer. Kurulumuz, hesap belgesi sözünün dekont yerine kullanılabilecek uygun bir karşılık olduğunda birleşmiştir. Örnek: Ödemeyi yaptıktan sonra hesap belgesini bankadan almayı unutmayın.
demagog : lâf ebesi, lâfazan. Örnek: Dün yapılan iktisat toplantısını özellikle lâf ebelerinin (lâfazanların) izlemesi gerekirdi.
demagoji : Fransızca demagogie (halk avcılığı, lâf ebeliği). "Mugalâta" kelimesiyle de karşıladığımız demagoji için teklif ettiğimiz karşılıklar: lâf ebeliği, lâfazanlık. Örnek: Konuyu ciddî olarak tartışmak yerine lâf ebeliğini (lâfazanlığı) tercih ediyor.
demarke durum : boşta olma durumu.
demarke olmak : Fransızca demarque (işareti, markası kaldırılmış; sporda markajdan kurtarılmış). "Boşta olmak veya rakip oyuncuların tutmasından (gölgelemesinden) kurtulmuş olmak" anlamında kullanılan bu söz için teklif edilen karşılıklar: boşta olmak, sıyrılmak. Örnek: Ali, rakip oyuncuların gölgelemesinden sıyrıldı.
demonstrasyon : Fransızca demonstration. Bunun için Türkçe Sözlükte de önerildiği gibi gösteri sözünün kullanılması teklif edilmiştir. Örnek: Karşı görüşte olanlar işi gösteriye dönüştürdüler.
depar : Fransızca depart (yola çıkma, hareket, kalkış). "Yarışın başlama anı" anlamında kullanılan bu söz için teklif ettiğimiz karşılık: çıkış. Ancak bu kelimenin birleşik fiiller içinde farklı kullanılışları vardır. Onların karşılıkları da aşağıda gösterilmiştir.
depara kalkmak : hıza kalkmak.
depar atmak : hızlanmak.
depar hakemi : çıkış hakemi.
deparı atmak : hızlanış yapmak.
Örnekler: Arif, o öldürücü hızlanışlarını yapamadı. Yücel, son dakikalarda hızlandı (hıza kalktı).
departman : Fransızca departement (bölüm; eyalet; bakanlık). Dilimizde mağazaların ve fakültelerin bölümleri için bazı kimselerce kullanılmaktadır. Oysa bu anlamda bölüm kelimesi Türkçenin güzel kelimelerinden biridir. Örnekler: Fakültemizin Tarih bölümü; kadın giyimi bölümü; pazarlama bölümü; satış bölümü.
deplâse olmak : yer değiştirmek.
deplasman : Fransızca deplacement (yer değiştirme). 1. Takımın başka bir şehir veya ülkede oynaması. 2. Oyun sırasında oyuncunun yer değiştirmesi. Birinci anlam için teklif edilen karşılık: yabancı saha. Örnek: Yabancı sahada oynamamıza rağmen başarı kazandık
deplâsmana çıkmak (gitmek) : yabancı sahaya çıkmak (gitmek). İkinci anlam için karşılık: yer değiştirme.
depresyon : Fransızca depression "çökme, göçme, çukurlanma, kuvvetten düşme" anlamlarındadır. Bu söz için önerimiz, çöküntü veya ruh çöküntüsü'dür. Örnek: Ekonomide yaşanan çöküntü haziran sonu bilânçolarına yansıdı.
destinasyon : Fransızcadan dilimize geçen, "gidilecek yer; gönderilen yer, hedef anlamındaki bu kelimenin iki ayrı kullanımı için Kurulumuz (biletlerde) varış yeri ve (ticarette) hedef karşılıklarının kullanılmasını uygun bulmuştur.
determinist : gerekirci. Örnek: Gerekirci felsefede tesadüflere yer yoktur.
determinizm : Fransızca determinisme (gerekircilik). "Aynı şartlarda aynı sebeplerin aynı sonuçları doğurması" anlamında bir felsefe terimi olan determinizm için daha önce uygun bir karşılık bulunmuştu: gerekircilik. Örnek: Sıfır derecede suyun donması gerekirciliğin güzel bir örneğidir.
detone (olmak) : Fransızca (patlamak, infilâk etmek; falso yapmak, perdeyi şaşırmak). Mecazen "aykırı düşmek" anlamına da gelir. Bizde daha çok müzik alanında kullanılan bu kelime için önerimiz perdesizleşmek veya perdesi bozulmaktır. İsim olarak bu söz "patlama, falso yapma, aykırı düşme" anlamındadır. Bu kullanım için perdesiz karşılığı uygun görülmüştür. Örnekler: Son zamanlarda ünlü tenor Pavorotti'nin bazı aryaları söylerken sesinin perdesizleştiği gözleniyor. Sanatçının sesi bu hafta kelimenin tam anlamıyla perdesizdi.
devalüasyon : Fransızca devaluation (bir ülkenin parasının yabancı bir paraya göre değerinin düşürülmesi, satın alma gücünün azalması). Bu kelimeye karşılık olarak değer düşürme kelimesi benimsenmiştir. Örnek: İhracatı artırmak için değer düşürmeye başvurmak ilke olarak yasaklanmıştır.
Aynı köke dayanan devalüe olmak, devalüe etmek biçimindeki kullanımlar ise, değer düşürmek sözüyle karşılanabilir. Örnekler: Hafta içinde yaklaşık yüzde on değeri düşürülen para. Banka yetkilisi, döviz kurunun 6-8 oranında değerinin düşürüldüğünü belirtti.
dezenformasyon : Lâtince desinformation. Dilimize "kasten yanlış haber yayarak gerilim yaratma yöntemi, tahrikçilik" anlamlarında Fransızcadan giren bu söze Kurulumuz, yanıltma haber ve bilgi çarpıtma karşılıklarını teklif etmektedir. Örnek: Bazı siyasîler günümüzün moda sözü olan bilgi çarpıtma yöntemiyle göz boyama taktiğini sürdürmektedirler.
diaspora : Fransızca diaspora. "Sürgünden sonra Yahudilerin dünyanın çeşitli yerlerine yayılması" anlamına gelen bu söz günümüzde başka tehcir ve göç olayları için de kullanılmaktadır. Kurulumuz, bu söz için kopuntu karşılığını önermektedir. Örnekler: Yahudilerden Çinlilere kadar dünya, sayısız kopuntu gruplarını barındırır. Bütün kopuntuların ortak özelliği ise, terk edilen yurdun efsaneye dönüştürülmesinde odaklaşır.
dijital : İngilizce digital (on esaslı numara sistemine ait.). Daha çok bilgisayar alanında kullanılan dijital için türetilen sayısal kelimesi artık dilimize yerleşmiştir. Kurulumuz da bu kelime için sayısal karşılığının kullanılmasının uygun olacağı görüşündedir.
dinamo : Fransızca dynamo (mekanik enerjiyi elektrik enerjisine çeviren alet). Sporda, mecazî olarak "sürükleyici oyuncu, güç kaynağı" anlamlarında kullanılmaktadır. Bu anlamlar için tekliflerimiz: sürükleyici, güç kaynağı. Örnekler: Suat takımın sürükleyicisi idi. Bir güç kaynağı gibi oyunu götürdü.
discount : İngilizce discount. "İndirim yapmak, tenzilât" anlamında ve özgün imlâsıyla dilimizde kullanılmaya başlanan bu kelime için Kurulumuz, indirimci mağaza ve ucuzcu mağaza karşılıklarını önermektedir. Örnek: Türkiye 'de indirimci mağazalar (ucuzcu mağazalar) arasındaki rekabet giderek artıyor.
disk : Fransızca disque (disk; plâk). Spor, müzik vb. alanlarda dairevî, yassı cisimler için kullanılan bu kavrama bütün alanlarda şu karşılık uygun düşmektedir: teker.
disk atmak : teker atmak. Örnek: Sporcumuz teker atmada rekor kırdı.
disket : tekercik. Örnek: Bilgisayar tekerciklerini saklamak çok daha rahat oluyor.
diskjokey : İngilizceden Türkçeye geçen bu kelime disk-player kelimesine verilen karşılık örnek alınarak tekerçaları diye karşılanmıştır (kısaltması: TÇ). Örnek: Sunucumuz tekerçalarcılık görevini de birlikte yürütüyor.
disk-player : İngilizce disk (yassı, dairesel cisim) + player (çalan, çalmak için kullanılan cihaz). Kurulumuz bu söz için tekerçalar karşılığını önermektedir. Örnek: Ar çelik yeni müzik seti ve tekerçalarlarını büyük bir reklâm kampanyasıyla tanıttı.
disponibilite : Fransızca disponibilite (kullanılabilirlik; elde bulunan ve kullanılabilecek durumda olan para; tasarruf; açığa çıkarılmış, bakanlık emrine alınmış). Dilimizde bankacılıktaki anlamıyla kullanılan disponibilite hazır para. Örnek: Bankaların hazır para yükümlülüklerinin artırılması, Merkez Bankasının işini kolaylaştıracak. sözü için teklif ettiğimiz karşılık:
disponibl değer : hazır değer.
distribütör : Fransızca distributeur (dağıtıcı). Bu kelime için dilimizde zaten dağıtıcı sözü vardır. Örnekler: Şirketimizin Anadolu'nun çeşitli illerinde yüzden fazla dağıtıcısı bulunmaktadır. Otomobilin elektrik donanımında bir arıza var, galiba dağıtıcısı değişecek.
diyetisyen : Fr. dieticien. Türkçede "diyet bilimi üzerine uzmanlaşmış kimse" anlamında kullanılan bu söze karşılık olarak Kurulumuz, beslenme uzmanı ve perhiz uzmanı kelimelerinin kullanılması gerektiği görüşündedir. Örnek: Fransız beslenme (perhiz) uzmanının yöntemi, yağlarla karbonhidratları birbirine karıştırmamaya dayanıyor.
dizayn : İngilizce design (plân, taslak, proje; gaye, amaç; fikir). Son zamanlarda, üretilecek, şekil verilecek alet ve nesnelerin çizimini anlatmak üzere sıkça kullanılan bu kelime için Kurulumuz çizim kelimesini teklif etmişti. Ancak grafik tasarımcısı İlhan Bilge'den aldığımız ve Türk Dili dergisinin Ağustos 1995 sayısında yayımladığımız mektupta, dizaynın karşılığı olarak "tasarım" sözünün yaygın olduğu ifade edilmektedir. Sayın Bilge'nin uyarısı doğrultusunda dizayn için teklif edilen karşılık: tasarım. Örnek: Yarışmaya katılacak tasarımcılar, yeni tasarımlar geliştirecekler.
dizayn edilmek : tasarımlanmak.
dizayn etmek : tasarımlamak.
dizaynır : tasarımcı.
done, data : Fransızca dornıee, İngilizce data (veri, muta). Osmanlıcası, uzun hecelerlemuta olan bu kavram için güzel bir karşılık bulunmuş ve bu karşılık yerleşmiştir: veri. Örnek: Bütün bilgiler veri bantlarına kaydedildi.
doping : İngilizce doping. Bir spor yarışması sırasında, vücuda üstün hareket ve enerji sağlamak için kullanılan uyarıcı ilâç. Doping kelimesi için teklifimiz uyarıcı'dır. Örnekler: Karşılaşmadan önce uyarıcı kontrolü yapılıyor. Sporculara uyarıcı testi uygulandı.
double bed : ikili yatak.
double team : İngilizce double (iki kat, çift) + team (takım). İki oyuncu tarafından baskı altına alınma. Teklif ettiğimiz karşılık: çifte kıskaç. Örnek: Erman, Necati ve Levent tarafından çifte kıskaca alındı.
double trap : çift uçurvur.
dripling : İngilizce dribbling. Bu söz, sözlüklerde "topu yavaş yavaş vurarak ileri götürmek" anlamındadır. Bu spor terimine karşılık olarak Kurulumuz, top sürme ve sürüş sözlerini önermiştir. Örnek: Arif çok çalıştı, sahada âdeta mekik gibiydi. Özellikle yaptığı top sürmelerle (sürüşlerle) puan topladı.
duayen : Fransızca do yen (en yaşlı, en kıdemli; dekan; baş papaz). Dilimizde birinci anlamıyla kullanılmaktadır. Bu anlam için şu karşılıkları teklif ediyoruz: kıdemli, aksakal. Hemen hemen bütün Türk lehçelerinde "yaşlı, kıdemli, kendisine danışılan kişi" anlamında "aksakal" kelimesi kullanılmaktadır. Örnekler: Kendisine "Sen artık bürokratların kıdemlisi (aksakalı) oldun" dedim. îş dünyasının aksakalı (kıdemlisi) Vehbi Koç, dün güzel bir konuşma yaptı.
dublâj : Fransızca doublage. Daha çok bir sinema terimi olarak dilimize geçen bu söz, "çekilmiş bir filmi sonradan seslendirme, yabancı dilde çekilmiş bir filmi yerli dile çevirme" anlamlarında kullanılır. Kurulumuz, bu kelime için seslendirme sözünün uygun bir karşılık olduğu görüşündedir. Dublâj yanında dilimizde aynı köke dayanan dublâjcı ve dublâjcılık kelimeleri de vardır. Bu sözler de seslendirme önerisine bağlı olarak seslendirici ve seslendiricilik şeklinde karşılanmalıdır.
duble : Fransızca double (iki kat, çift, çifte, katmerli). Bu kelime için önerimiz çift'tir. İçecek şeylerde ise duble sözü, iki ölçü sözüyle karşılanır.
dubleks : iki katlı.